4 küçük cezveyiz biz

 Gelibolu dan sonra istikamet Çanakkale oldu,Çanakkale nasıl geçilmez olduğunu feribot öğrendik öole bir rüzgar ve akım var ki uçmamak için zor dayandım...
Şehirde bizi karşılayan ve çokça merak ettiğim truva atı...

 Sonrasında ise Şehitlikde hep dinlediğimiz kahraman Nusret Mayın gemisinin biebir yapılmış temsili...

 İçeride ilk önce kısa bir görsel şölen ile savaşı tekrar yaşıyorsunuz.Sonrasında gencecik bahriyeli bir rehber eşliğinde gemiyi geziyorsunuz.Maketler ile de desteklenmiş bu gemi tüyleri diken diken edecek kadar etkili...

 Geniş bir alan içeride ayrıca kale var ancak öğle yemeği saatine!! denk geldiğimizden gezemedik.
bu şey çok eğlenceli üzerinde dengede durmak epeyce zor tecrübe ile sabit :)

  Gezi boyunca Ayşe nin babasına söylettiği türkünün içinden geçen Aynalı Çarşı....

ne yalan söyleyeyim daha farklı hayal etmiştim nedense...

 Sonrasında rotamız Troia ve Assos oldu,hava sıcaktı ve evet Ayşe artık daha ilgili meraklı ama Mahir ara ara sıkıldı yoruldu..

 Assos dinlenme ve acıkan mideye şölen mekanımız oldu..İlk bulduğumuz küçük köy kahvesine atık kendimizi avcı böreği,gözleme-ayran ve mis kokan domatesle açlığımız son buldu.Nasıl gözümüz döndü ise hiç foto yok bunlardan:)

 Şirince köyü gibi burası da turistik bir mekan haline gelmiş..sokaklar karşılıklı tezgahlar süsler ile dolu,burada bolca kekik,nane,lavanta,ve köylü teyzelerin yaptığı ürünlerde vardı...
yollarda köyün belli ki eskilerinden ninecikleri dedeleri görünce içim burkuluyor aslında ...onların sakin geçirecekleri yılları gasp etmişiz hissi uyanıyor bende,  istila edilmiş gibi her yer ...
hep yabancılar sokaklarda onların adına benim içimden bunlar geçiyor ama belki mutludurlar , kimbilir...

 ve yine bir antik kent...

 renkli bir çiçek olsaydı içinde iyi olurmuş değil mi?

Ve iskeleye indiğimizde mutlu son ile Assos dan ayrılma vakti geldi...