oysa bebeğiniz pembeler içinde gayet kız ciciliğinde salınmaktadır..
saçı yok diye nıye bu soruya maruz kalır ki..
hadı yüzünden gözünden anlamadın bari pembeden felan anla...
ne sinir olurdum kızıma ve bana hakaret sayardım bu soruyu...
bir dostum var cocuklarımız beraber büyüdü kreste..
o söylemişti bayılmştım o zaman...
"Beşik çirkini,mahalle güzeli" diye bir söz...
atalarımız nasıl da bulmuş her duruma olaya göre böyle güzel sözler..
şimdilerde Ayşe nin fotolarına bakınca ne haklılar demekten alamıyorum kendimi...
ee tabii benim bu durumum içinde atalarımız boş durmamış bir sözleri var elbet.:))
Kuzguna yavrusu pamuk,kargaya bülbül gelirmiş:))))
benımkı de o hesap işte..
|
Çoğu anne çocuğunu komşusunun veya arkadaşının çocuğuyla kıyaslar. Bu kıyaslama ilk yıllar genellikle fiziksel özelliklere atfen yapılır. Ama toplum genelinde yaygın olan ‘bir çift mavi göz ve sarı saç’ için yapılan ‘çok güzel, mavi gözleri, sarı saçları var’ yakıştırmasını hiç anlamam. Ne yani, sadece gözleri mavi, saçları sarı diye, anlamsız bakan gözler, ifadesiz bir surat niye çok güzel olsun ki!
Bir doğum gününde veya beş çayında yapılan güzel çocuk muhabbeti bazı annelerin yüreğine ok gibi saplanır. Hele kendi çocuğuna iltifat edilmiyorsa üzülür. İçinden ‘keşke o çocuk benim olsaydı’ diyenlerin sayısının az olduğunu sanmayın.
Çocukların yaşı büyüdükçe diğer çocuklarla kıyaslamaya okuldaki başarı unsuru da eklenir. Ve anne-çocuk çatışması başlar. Bu arada gözden kaçan nokta şudur; Kıyaslanan çocuk için söylenen her güzel söz, kendi çocuğunuzun özgüveninden bir parçanın kaybına yol açar.
40’lı yaşlarının başında olan, kendine olan özgüveni konusunda herkesin hemfikir olduğu bir arkadaşım, 10 yaşlarında Pamuk Prenses rolüne hazırlanırken, annesinin babasına söylediği ‘Sen kızının güzel olduğunu mu sanıyorsun? Onlar sıradan bir çocuk, hiçbir özelliği yok’ sözlerini unutamıyor. Yıllar içinde annesi defalarca ‘Çok güzel’ olduğunu belirtmesine rağmen, ilk söylediği sözleri hiç hafızasından silememiş.
Hangi yaşta olursak olalım, çocukluğumuzda bizim de bu tür bir hikayemiz, kendimize olan güvenimizin sarsıldığı dönemler olmuştur. İyi futbol oynadığı için babasının ‘aferin’le takdir ettiği arkadaşınızı kıskandığınız olmadı mı? Ya da saçınızın kısa olduğu bir dönemde komşu kızın uzun saçlarına iç geçiren annenize kırılmadınız mı?
Benzer olayları hepimiz yaşamışızdır. Ancak bazı insanlar yaşamlarının belli bir noktasında bu özgüven eksikliğini aşabiliyor. Bazıları ise ömür boyu özgüvensiz, beceriksiz ve yetersiz kalıyorlar.
Demek ki çocuğu doğurmak ve karnını doyurmak çok önemli değil. Önemli olan çocuklarımızın gönlünü doyurmak. Farkında olmadan doğdukları günden itibaren çocuklarımıza karşı öyle sözler söylüyoruz ki, yıllarca hatta bir ömür boyu sürecek kişilik bozukluklarına ve özgüven yoksunluğuna yol açıyoruz. Hiçbir anne-baba özgüveni yoksun bir çocuk yetiştirmek istemez. Bu durumda, yaptıkları işlerde takdtir, motive etmek ödevimiz olmalı. Başkalarıyla kıyasladığınızda çocuğunuz ‘acaba çirkin miyim, başarısız mıyım, yeteneksiz miyim’ sorularının cevabını bulmaya çalışırken, kendi yolunu kaybedebilir.
Gerçek bir hikayeBir doğum gününde veya beş çayında yapılan güzel çocuk muhabbeti bazı annelerin yüreğine ok gibi saplanır. Hele kendi çocuğuna iltifat edilmiyorsa üzülür. İçinden ‘keşke o çocuk benim olsaydı’ diyenlerin sayısının az olduğunu sanmayın.
Çocukların yaşı büyüdükçe diğer çocuklarla kıyaslamaya okuldaki başarı unsuru da eklenir. Ve anne-çocuk çatışması başlar. Bu arada gözden kaçan nokta şudur; Kıyaslanan çocuk için söylenen her güzel söz, kendi çocuğunuzun özgüveninden bir parçanın kaybına yol açar.
40’lı yaşlarının başında olan, kendine olan özgüveni konusunda herkesin hemfikir olduğu bir arkadaşım, 10 yaşlarında Pamuk Prenses rolüne hazırlanırken, annesinin babasına söylediği ‘Sen kızının güzel olduğunu mu sanıyorsun? Onlar sıradan bir çocuk, hiçbir özelliği yok’ sözlerini unutamıyor. Yıllar içinde annesi defalarca ‘Çok güzel’ olduğunu belirtmesine rağmen, ilk söylediği sözleri hiç hafızasından silememiş.
Hangi yaşta olursak olalım, çocukluğumuzda bizim de bu tür bir hikayemiz, kendimize olan güvenimizin sarsıldığı dönemler olmuştur. İyi futbol oynadığı için babasının ‘aferin’le takdir ettiği arkadaşınızı kıskandığınız olmadı mı? Ya da saçınızın kısa olduğu bir dönemde komşu kızın uzun saçlarına iç geçiren annenize kırılmadınız mı?
Benzer olayları hepimiz yaşamışızdır. Ancak bazı insanlar yaşamlarının belli bir noktasında bu özgüven eksikliğini aşabiliyor. Bazıları ise ömür boyu özgüvensiz, beceriksiz ve yetersiz kalıyorlar.
Demek ki çocuğu doğurmak ve karnını doyurmak çok önemli değil. Önemli olan çocuklarımızın gönlünü doyurmak. Farkında olmadan doğdukları günden itibaren çocuklarımıza karşı öyle sözler söylüyoruz ki, yıllarca hatta bir ömür boyu sürecek kişilik bozukluklarına ve özgüven yoksunluğuna yol açıyoruz. Hiçbir anne-baba özgüveni yoksun bir çocuk yetiştirmek istemez. Bu durumda, yaptıkları işlerde takdtir, motive etmek ödevimiz olmalı. Başkalarıyla kıyasladığınızda çocuğunuz ‘acaba çirkin miyim, başarısız mıyım, yeteneksiz miyim’ sorularının cevabını bulmaya çalışırken, kendi yolunu kaybedebilir.
Amerika’da bir mucit profesöre, kendisini diğer insanlardan farklı kılan şeyi sorup, başarısının sırrını söylemesini istiyorlar. Çok ilginç bir cevap veriyor; ‘Başarımın sırrı annemin 6 yaşımdayken bana takındığı bir tavırdır. 6 yaşımdayken buzdolabından süt alırken süt şişesini düşürüp kırdım. Annem olayı görünce beni dövmedi, kızmadı. ‘Aaaa Henri sütten ne güzel bir göl oluşturmuşsun. Bu gölde benimle biraz oynamak ister misin?’ dedi.
Bir süre oynadıktan sonra annem; ‘Biliyor musun Henri, herkes kendi yaptığı şeyleri kendisi toplamalıdır. Şimdi bu süt gölünü temizlemek için benden sünger mi istersin, havlu mu?’ diye sürdürdü konuşmasını.
Elimden geldiğince dökülen sütü temizledikten sonra annem beni bahçeye çıkardı. Süt şişesinin, düşürmeden nasıl taşınacağını bana gösterdi. Bu olay benim diğer insanlardan farklı olmamı sağlamıştır’
Neler yapmalıyız?
Başka çocuklarla çocuğumuzu kıyaslamayalım.
Çocuğumuzun hatalarını onu kırmadan söyleyelim.
Onların olumlu taraflarını fark edip takdir edelim, onore edelim.
Beğenmediğimiz bir yönü varsa bunu farklı sözlerle dile getirelim.
Güvensizliğini hissettiğimizde güzel sözler söyleyelim.
Gelecekte onun başarılı olacağına inancımızı tekrarlayalım.
nerden bulmusum bilmiyorum ama bu yazıyı dosyalarımda gorunce paylaşmak istedım...
SEVGİLER....
bir kersinde 5 yıl önce felan bir yazı okumuştum çocuklarımıza yaptığımız hatalar diye ve hepsini yaptığımızı farketmiştim neden ya ? o kadar da dikkatli olmaya çalışırken ?
YanıtlaSilgerçekten önem verlmesi gereken bir konu...anlatımına da bayıldım...bu arada mahalle güzelimiz çok güzel Maşallah...bahtı da kendi gibi güzel olsun İnşallah...
YanıtlaSilne kadar güzel yazmışsın,her kelimesine katılıyorum değiştirmeden,eline yüreğine sağlık.
YanıtlaSilmahalle güzelide ee gerçekten güzel ama annesi,kuzgun misali değil yani:)
Benim ayşem de çok erkek çocuğuna benziyordu. Bir gün mavi takım giydirmiştim, emzirme odasında 15 kişi dolayısıyla en az 13 bebek vardı, kadının biri yaklaştı "bir senle benim oğlum var bak hepsi kız dedi", ben de benim ki de kız dedim. ordan pembeler içindeki bir bebeğin annesi de benimki erkek, durumum yok ablasından kalanları giydirdim dedi. Çok ütopik oldu ama paylaşmak istedim.
YanıtlaSilYazınızı çok beğendim. Benim Ayşe'm de çok güzel bir kız olduuu.... MaşaAllah hepsine :)
nohut oda, yazı gerçekten çok faydalı, bizimle paylaştığın için teşekkürler..
YanıtlaSilkızınsa, her zamanki gibi çook tatlı maşallah..
Hikaye bize cok sey anlatiyor,tesekkürler...
YanıtlaSilÇok güzel fikirler verdiniz bana, henüz anne değilim ama olduğum zaman bunları kesinlikle dikkate alacağımdır.. Sevgiler..
YanıtlaSil"erkek mi???" sorusu bizim de hayatımızın bir parçası oldu. Ve hatta burada http://birdamlacikyagmur.blogspot.com/2010/07/bayan-bin-bir-surat.html
YanıtlaSilpaylaşmışım ben de senin duygularını.
Kıyaslama konusunda da çok haklısın. Akraba küskünlüklerinin ya da ilerideki kardeş kavgalarının sorumlusu olarak anne babaların yaptığı bu ortak hatayı görüyorum. Bu haraket kıyaslanan çocuğun bir yandan kendine güvenini kaybetmesine neden olurken diğer taraftan kıyaslandığı kişiye kinlenmesine neden oluyor.
Bizde tersi durum sözkonusuydu, babamız bu duruma çok bozuluyordu.Markette sıra beklerken, hastanede vs her yerde kızınızın kirpikleri gözleri ne güzel denildiğinde babası kız değil erkek diye mutlaka düzeltirdi.İnsanlar hemen durumu kurtarmak için kız güzelliği var demek arkası kız olacak derdi.
YanıtlaSilyaziniz cok etkileyici mutlaka ders cikarilmali ve masallah kizinizda coook tatli:)bende bi kizim olsun cok istemistim ikincide ama nasip:)
YanıtlaSilİzninizle yazıyı kendi bloğumda paylaştım. Link vererek tabii.
YanıtlaSilcanım çok güzel bir yazı.. yazalı uzun zaman olmuş galiba ama çok yerinde tespitler gerçekten... bende izninle isminle ve link ile yazını paylaşmak istiyorum..güzel ayşemin bahtıda güzel olsun..sevgiler canım..
YanıtlaSilçok güzel bir yazı ne kadar bilinçliyim desem de zaman zaman hatalar yaptığımı anlıyorum
YanıtlaSilçok zor çocuk yetiştirmesi,helede yaşları yakın benim gibi 3çocuk annesi olunca
yorum yapmıştım ama gelmedi sanırım yazın çok güzel uzun zaman olmuş yazalı ama yeni okuma fırsatı buldum..bende izninle isim ve link vererek paylaştım bloğumda http://guzeldurugunler.blogspot.com/2012/04/bu-yaz-kesinlikle-okunmal.html güzel ayşemin bahtıda güzel olsun..sevgiler canım..
YanıtlaSil